her yaptığı eserlerin ince hesaplarına özelliklerine hayranlıklar duyarım koca mimar sinanın.gidip gördüklerim de oldu sadece okumakla fotoğraflarına bakarak hayran kaldıklarım da... kim kalmaz ki o kadar çok eser vermiş ki saymakla bitmez..
bu akşam onun hayatıyla ilgili kısa bir video izledim tabi sonuç üzücüydü.istanbulu suya doyuran susuzluğun önüne bend olan mimar sinan 99 100 yaşlarında ölüm yatağındayken elindeki mendille ağzını kapatıyordu su bulamıyordu dudaklarını ıslatmaya doğru düzgün.videoyu bulursam paylaşacağım ama şimdilik hikayeyi alıntı olduğu kadarıyla paylaşıyorum...
Kanuni
Padişah , Mimarbaşı Sinan Ağa’yı çağırarak sordu :
- Mimarbaşı ,
- Mümkündür Sultan’ım ama ağır bir hesap getirir .
- Nedir o hesap ?
- Sultanım altın dolu keseleri uç uca dizmek şartıyla İstanbul’a su gelir .
- Mimarbaşı , eğer bu iş olacaksa ben keseleri yan yana dizerim .
Mimar Sinan hemen işe başladı . İlk önce Çekmece’den Beşiktaş’a kadar İstanbul’un çevresindeki dere,tepe ve su kaynaklarını tespit ederek geniş bir arazi incelemesi yaptı . Plan ve projelerini hazırlayıp kazmalar vuruldu .
Koca Mimar’ın , bentler , kanallar ve künklerle tepeler aşırıp getirdiği su , şehir meydanlarındaki çeşmelerden şırıl şırıl akmaya başladı .
Çeşme sayısı kırka ulaşınca bu suya “ Kırk Çeşme Suları “ adı verildi . Pahalı bir maliyetle gelen suların borulardan boş yere akması istenmeyince tarihte ilk defa çeşme borularına “lüle” denilen musluklar takıldı .
Bu konuda bir de Padişah Fermanı yayınlandı : “ İstanbul meydanlarındaki umumi çeşmeler halkın malıdır . Hiç kimse bu çeşmelerden gizlice ,yer altından evine su bağlatmayacaktır . “
Kanuni Sultan Süleyman sadece Mimar Sinan’a bir lütufta bulunarak der ki : “ Sen halkı suya kavuşturdun .Evine özel olarak bir lüle su alabilirsin “
Yıllar geçti , padişahlar değişti . Koca Sinan yaşlandı. Dostları yoldaşları dünyayı terk eyleydi . Köşe başlarını , koltukları başka insanlar tutar oldu .
99 Yaşına gelen Koca Mimar Sinan Ağa’nın bir gün kapısı çalındı :
-Ben sarayın postacısıyım . Sizi Divan’a çağırıyorlar .
Sinan Ağa yorgun argın Divan’a ulaştı.
Vezir’lerden biri :
- Sinan Ağa ! Hakkında şikayet var . Padişah fermanına muhalif olarak senin evinde lüle bulunduğu bildirildi .
Mimar Sinan doğruladı :
- İstanbul’a su getirince bana bu meselede hususi ruhsat verilmişti .
- Peki ,getir bakalım şu izni bir görelim …
- Ben o zaman Padişah’ımızdan ferman istemekte hicab etmiştim (utanmıştım )
Divan’da uzun tartışmalar oldu . “ Bu Al –i Osman’a hizmet eden sadece Sinan mı ? “ diyen muhalifler ağır basınca Sinan Ağa’nın evindeki suyun kesilmesine karar verildi .
Mimar Sinan evine döndüğünde üzgündü ama bir tesellisi vardı ; yaptığı işleri Allah’ın rızası için yapmıştı . Hizmetlerinin karşılığını Rabbinden bekliyordu . Dünyadaki kusurlarının öbür tarafa gitmesine razı değildi .
“ Bir kavme su dağıtan , onların hepsinden sonra su içecektir “ Hadis-i Şerif’ini hatırlayınca teselli buldu .
Yüz yaşına girerken hastalanarak yatağa düştü . Ateşler içindeydi . Komşuları , bezi ıslatmak için lüleyi çevirdiklerinde suyun akmadığın hayretle gördüler .
İstanbul’u suya kavuşturan Koca Sinan’ın evinde bir damla su yoktu .
ve malesef..
tarihin her döneminde tanık olmuşuz insana hak ettiği değeri vermeyenlere...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
fikrine saygı duyarım istediğini yaz dostum :)